KAZA BORCU VARKEN
NAFİLE İBADET YAPMAK
Farzlara önem verip, tembellikle
yapmayanın imanı gitmez, fakat bir farzı
yapmayan Müslüman, iki büyük günaha girer:
Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı
geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak
gerekir.
İkincisi,
bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı
geciktirmek de, ayrıca büyük günah olur. Kaza
geciktikçe, günahlar, katlanarak artar, sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i
şerifte, (Bir namazı, bilerek, özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1
hukbe=80 yıl] Cehennemde kalacaktır) buyuruluyor. Bu müthiş günahların
altından kurtulabilmek için, farz namazları bir an önce kaza etmek gerekir.
(Tergibüs salat)
İbni Nüceym
hazretleri buyuruyor ki:
Farz namazları vaktinden sonraya bırakmak
büyük günah olup, ancak tevbe etmekle affolur. Tevbe ederken, kılmadığı namazları
kaza etmesi gerekir. Kaza etmeye gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir
günah daha işlemiş olur. (Kebâir ve segâir)
İmam-ı Rabbani
hazretleri buyuruyor ki:
Farzın
yanında nafileler kıymetsizdir. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz
yanında bir damla su gibi bile değildir. Melun şeytan,
müminleri aldatarak, farzları küçük gösteriyor, nafileyi teşvik ediyor. Hâlbuki
bir altın zekât vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır. (Çünkü zekât
farz, sadaka nafiledir.) [Mektubat-ı Rabbani 1/29, 1/260, 3/17]
Büyük zatlar, “Denizi bırakıp damlanın
peşinde koşmak, ahmaklıktır.” buyuruyor. Hangi farz olursa olsun önce kaza
borçlarımızı ödemeye çalışmalıyız.
Farz namaz borcu olanın, nafile
namazı kabul olmaz. [Dürretül fahire]
Farzı kılma imkânı varken tehir ederek
(geciktirerek) nafile ile meşgul olunca, farzı tehir (geciktirme) günahı büyük
olur. Bu günahtan azıcık nafile sevabı çıkarılınca yine ortada büyük günah
kalmaktadır. Onun için Peygamber efendimiz, nafilesi kabul olmaz buyurmuştur.
Seyyid Abdülkadir-i Geylânî hazretleri
buyurdu ki: “Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz” hadis-i
şerifi gösteriyor ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya borçlunun hediye
götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara
benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise onun kazancıdır. Sermaye
kurtarılmadan, kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48)
Farz borcu olanın nafileyle meşgul olması,
farzı tehir ettiğinden dolayı günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet
ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü Teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez. [Zahire-i Fıkh, Fütuhul gayb m. 48]
Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü Teâlâ, onun nâfile namazlarını kabul etmez. [Zahire-i Fıkh, Fütuhul gayb m. 48]
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i
Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac)
Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez. (Kitab-ül Harac)
Hiç kazası olmayanın
da kaza namazı kılması caizdir. (Reddül muhtar, Hindiyye)
Borcu varken verilen sadaka kabul
olmaz. [Buhari]
Borcu ödemek farzdır. Sadaka vermek
nafiledir. Farz borcunu geciktirmek de günahtır. Bu bakımdan verdiği sadakanın
sevabı, geciktirme günahını affettiremediği, denizde damla olduğu için kabul
olmaz buyurulmuştur.
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e
verdiği öğütte, “Allahü Teâlâ, farz borçlarını ödemedikçe, o farzla
ilgili nâfileleri kabul etmez” buyuruyor. Mesela zekât vermiyorsa,
sadakaları ve para ile ilgili nâfile olan bütün hayır ve hasenatı kabul
olmuyor. Bir hadis-i şerif: “Borcu varken verilen sadaka kabul olmaz.” [Buharî]
(Taksitli borçlar buna dâhil değildir.)
Oruç Borcu Varken Nafile Oruç
Tutmak
Mesela bir kimse farz olan ramazan orucunu
tutmayıp, hep nâfile oruç tutarsa veya ramazan ayları gelip geçtiği hâlde
kazalarını ödemeyip nâfile oruç tutarsa, kazalarını ödemedikçe bunlara sevab
verilmez. Başka bir hadis-i şerif de şöyledir: “Ramazanda bir gün oruç
tutmayan, onun yerine bütün yıl kaza orucu tutsa, o bir günkü sevaba kavuşamaz.” [Tirmizî]
Farz orucu kaza ediyor, oruç borcundan
kurtuluyor, ama farzı zamanında yapma sevabına kavuşamıyor. Hatta ömür boyu
nafile oruç tutsa da, bir farzı zamanında yapma sevabına kavuşamıyor. Farzın ne
kadar önemli olduğunu bu hadis-i şerif açıkça bildiriyor.
Sadece geçen seneden kalma oruç borcu varsa, ramazana kadar nâfile oruç tutabilir. Kaza borcunu ödemeden bir ramazan geçerse, oruç kazalarını ödemeden nâfile oruçlarına sevab verilmez. Çünkü farzın önemi büyüktür. Önce farzları yapmaya çalışmalı.
FARZLARIN ÖNEMİ HAKKINDA HADİSİ
ŞERİFLER
En üstün cihad,
farzları edadır. [Taberanî]
Eda: Bir
ibadeti vaktinde yapmak
Kaza: Bir
ibadeti vakti çıktıktan sonra yapmak
İade: Herhangi
bir sebeple geçersiz olan bir ibadeti vakti içerisinde tekrardan yapmaktır.
Herkes nâfileyle
meşgulken, sen farzları yapmaya çalış! [Miftahün necat]
Allahü Teâlâ, “Farzla bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz” buyurdu. [Buhari, Beyheki, Uyun-ül besair]
Yani Allahü Teâlâ'nın rızasına kavuşmak
için, önce farzları eda etmek şarttır.
En üstün amel,
cihaddır. En üstün cihad, farzları ifa etmektir (yerine getirmektir.) [İ.
Ahmed, Taberani]
Allah katında en
üstün amel, vaktinde kılınan farz namazdır. [Müslim, Ebu Davud]
En üstün amel, farz namazdan sonra zekâttır. [Taberani]
Ya Fâtıma, önce
Rabbinin farzını yerine getir. [Ebu Davud]
Önce farzın ifası emrediliyor. Önce sünnet
ve nafile denmiyor.
Kıyamette işlediği
farzlarla içi dolu olana müjdeler olsun. [Deylemi]
Cihad için atılan adımla bir farzı ifa (yerine getirmek) için atılan adımdan daha üstünü yoktur. [Tirmizi]
Cihad için atılan adımla bir farzı ifa (yerine getirmek) için atılan adımdan daha üstünü yoktur. [Tirmizi]
Allahü Teâlâ buyurdu ki: Beş vakit farz namazı, şartlarına uyarak, vaktinde kılanı cennete koyacağıma söz verdim. Kılmayana verilmiş bir sözüm yoktur. [İ. Mace, Ebu Davud]
Allahü Teâlâ’nın sana
farz kıldığı şeyleri eda et ki, insanların en âbidi olasın. [İ.
Adiy] Çok nafile ibadet eden değil, farzları aksatmayan, insanların en çok
ibadet edeni oluyor.
Saçları dağınık biri gelip, Rasülullâh efendimize bazı sorular sordu:
— İslam nedir?
— İslam nedir?
— Birincisi, günde beş vakit namaz
kılmak...
— Beşten fazla bir namaz yok mu?
— Hayır, yoktur, ama isteyen
nafile namaz kılabilir. Bir de Ramazan orucu var.
— Bundan başka oruç yok mu?
— Farz olarak yok. İsteyen nafile
oruç tutabilir. Bir de zekât vardır.
— Bundan fazlası var mıdır?
— Hayır yoktur. İsteyen nafile
olarak sadaka verebilir.
Adam, (Vallahi, farzlardan ne fazla, ne de
eksik yaparım) diyerek çekip gitti. Rasülullâh buyurdu ki: “Bu, sözünde
durursa, kurtuluşa erdi.” [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai]
İslam âlimleri bu hadis-i şerifleri delil
getirip, sünnet ve nafile kılmayanların ahirette ceza görmeyeceğini, sadece
sevabından mahrum kalacağını bildirmişlerdir.
Farzlardan sonra en
faziletli namaz, gece kılınan Teheccüd namazıdır. [Müslim, İbni Mace, Ebu
Davud, Tirmizi, Nesai]
Bir kimse, çok kıymetli bir sünnet olan
Teheccüd namazını ömründe hiç kılmasa ahirette hiçbir ceza verilmez, sadece
sevabından mahrum kalır, ama bir farzı terkin cezası çok büyüktür.
İlim ehlinin söz
birliği
İsmail Hakkı Bursevî hazretleri, Ruhul beyân
tefsirinde özetle diyor ki: En'am suresinin 160. Ayetinde, “Bir iyilik
yapana on katı sevap verilir; bir kötülük ise ancak misli ile [bire bir]
cezalandırılır; kimseye haksızlık yapılmaz.” buyuruluyor. Bu. Allahü Teâlâ’nın
Müslümanlara bir lutfüdür. Gayri Müslimlerin iyiliklerine sevap verilmez.
Onlara, önce iman etmek farzdır. İmansız olarak yapılan iyiliğin ahirette faydası
olmaz. Regâib ameller, revâtib amellerden efdal (faziletli) değildir.
[Nafileler revâtib ve regâib olarak ikiye ayrılır. Revâtib, farzlardan önce
veya sonra kılınan sünnetlerdir. Regâib ise dııha, evvabin ve teheccüd gibi
diğer nafilelerdir.] Mesela hadis-i şerifte, “12 rekât kuşluk namazı kılana
Allahü Teâlâ cennette altından köşk ihsan eder.” buyuruluyor. Hâlbuki
öğlenin sünneti kuşluk namazından üstündür. Yine hadis-i şeritte, "Akşamla
yatsı arasında altı rekât [evvâbin] kılana Allahü Teâlâ 12 yıllık ibadet yazar." buyuruluyor. Hâlbuki akşam namazının sünneti ondan daha faziletlidir. Böyle
örnekler çoktur. Regâib nafilelerin ecirleri, sevapları bildirilmemiş olan revâtib
sünnetlerden efdal (faziletli) değildir. Ehli ilim ittifak etti [âlimler sözbirliği
ile bildirdiler] ki, regâib ve revâtib ameller ile vâcibler, sevapta, hükümde
ve üstünlükte farza ulaşamaz Sünnetler, farzların eksiklerini tamamlar.
Nafileler ise sünnetlerin eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafile ile farz borcu
ödenmiş olmaz. Bazı avâmın [câhillerin] iddia ettiği gibi farzı bırakıp da
nafile ile uğraşmalarının, mesela, evvâbin namazının kazaların yerine
geçeceğini iddia etmelerinin dinde yeri yoktur. (Ruhul beyân 3/127)
KAZA BORCU OLAN SÜNNET VEYA NAFİLE KILABİLİR Mİ?
Yazı eklenecektir,
düzenlenecek inşaAllah
KAZA NAMAZI NASIL HESAPLANIR?
Yazı eklenecektir,
düzenlenecek inşaAllah
KAZA NAMAZI NASIL KILINIR?
Yazı eklenecektir,
düzenlenecek inşaAllah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder