OKUYANA
FAKİRLİK GELMEMESİ İÇİN ZİKİRLER
*Hasan-ı
Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikâyette
bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, şu mealdeki
âyet-i kerimeleri okudu:
“Çok
affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal
ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.” [Nuh
Süresi 10-12]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
İstiğfara
devam edeni, Allahü Teâlâ, her sıkıntıdan, üzüntüden, dertten, geçim
darlığından kurtarır, ferahlığa çıkarır ve ummadığı yerden
rızıklandırır. [Nesai, Ebu Davud, İbni Mace]
Esed İbni
Vedâ'a (Radıyallâhü Anh)'dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullâh (Sallallâhü
Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Her
kim günde 100 kere -Lâ havle ve lâ guvvete illâ billâh- derse, fakirlik ona
ebediyyen isabet etmez. [ İbni Ebid
Dünya, Terğib Ve Terhîb, 2/449 ]
İbni Mes'ûd
(Radıyallâhü Anh)'dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullâh (Sallallâhü Aleyhi Ve
Sellem) şöyle buyurdu:
"Her kim
her gece Vâkıa süresini okursa, ona asla fakirlik isabet etmez. [ İbni Sünnî, Amelül Yevm,
680 ]
Rasûlullâh
(Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) buyurdu ki:
"Her
kim günde 100 kere -Lâ ilâhe illallâhül Melikül Haggul Mübîn- derse bu zikir kendisi
için fakirlikten kurtuluş, kabir yalnızlığında yoldaş olur. Bununla zenginliği
celbeder (çeker) ve cennetin kapısını çalar.” [ Zebîdî, İthâf, 5/131 ]
Hz. Aişe
(Radıyallâhü Anhâ)'dan rivayet edildi ki: Bir kişi Rasûlullâh (Sallallâhü
Aleyhi Ve Sellem)'e gelip O'na evinde olan şeylerin bereketsizliğinden şikayet
etti. Bunun üzerine Rasûlullâh (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sen niçin Âyetül Kürsi'yi
okumuyorsun? O, herhangi bir yemek veya katık üzerine okunursa, mutlaka Allahü
Teâlâ o yemek ve katığın bereketini çoğaltır." [ Suyûtî, Dürrul Mensûr, 2/6 ]
Rasûlullâh
(Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Allahü
Teâlâ'ya istiğfara devam eden kimsenin Allah her sıkıntısı için bir çıkışı yolu
ve her kederi için ferahlık sağlar ve onu hiç beklemediği bir yerden
rızıklandırır. [ Ebû Dâvud,
Vitr, 26 ]
Her kim
istiğfara devam ederse, Allah onun hüznünü sevince, darlığını genişliğe çevirir
ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.
Annesi,
Hazret-i Süleyman’a "Çok uyuma, çok uyku
kıyamette insanı fakir bırakır" dedi. [İbni
Mace]
Sabah uykusu rızka manidir. [Beyheki] [Rızkların dağılması sabah namazından sonra olur. Manevi rızkların dağılması ise ikindi namazından sonradır. Bu iki vakitte uyumamaya dikkat etmelidir.]
Hazret-i Fatıma anlatır: Sabah namazından sonra yattım. Babam, beni uyandırıp, “Kızım kalk, gafillere benzeme! Allahü Teâlâ rızıkları, sabah namazının vaktinde verir.” buyurdu. [Beyheki]
Ömrüm
uzun, rızkım bol olsun diyen, akrabasını ziyaret etsin, görüp gözetsin.
Rızka
kavuşan çok şükretsin, rızkı azalırsa istiğfar etsin.
Şu dört şeye
riayet edenin kendisi ve aile efradı muhtaç duruma düşmez:
1- Sabahtan önce kalkıp namaz kılmak,
1- Sabahtan önce kalkıp namaz kılmak,
2- Vakit
girmeden abdest almak,
3- Ezandan önce
mescide girmek,
4- Vitir
namazından sonra konuşmamak.
Her sabah kalkınca şunları
yapmalıdır:
1- Kalkar kalkmaz Allahü Teâlâ’yı
anmalı!
2- Durumuna uygun şekilde giyinmeli!
3- Abdest almalı! Hep abdestli durmaya çalışmalı!
4- Namazı vaktinde ve noksansız kılmalı!
5- Rızkı Allahü Teâlâ’nın verdiğine inanıp helalden talep etmeli!
6- Allahü Teâlâ’nın taksimatına razı olmalı, verdiklerine kanaat etmeli!
7- Allahü Teâlâ’ya tam tevekkül etmek.
8- Allahü Teâlâ’nın takdirine razı olarak sabretmeli!
9- Onun verdiği bütün nimetlere şükretmeli! En büyük nimet Müslüman olmaktır.
10- Helalinden kazanıp helalinden yemelidir! (Tenbihül Gafilin)
2- Durumuna uygun şekilde giyinmeli!
3- Abdest almalı! Hep abdestli durmaya çalışmalı!
4- Namazı vaktinde ve noksansız kılmalı!
5- Rızkı Allahü Teâlâ’nın verdiğine inanıp helalden talep etmeli!
6- Allahü Teâlâ’nın taksimatına razı olmalı, verdiklerine kanaat etmeli!
7- Allahü Teâlâ’ya tam tevekkül etmek.
8- Allahü Teâlâ’nın takdirine razı olarak sabretmeli!
9- Onun verdiği bütün nimetlere şükretmeli! En büyük nimet Müslüman olmaktır.
10- Helalinden kazanıp helalinden yemelidir! (Tenbihül Gafilin)
Nikâhın Zenginlik Sebebi Olduğu
“İçinizden bekârları, kölelerinizden
ve cariyelerinizden (iman
ve takva sahibi olan) salih kişileri / (evlenmeye) elverişli
kişileri / evlendirin! Eğer onlar fakir kimseler olduysalar,
Allâh onları fazlından (vereceği yeterli rızık ve kanaatle) zengin
edecektir. (Dolayısıyla kız isteyeni fakir diye geri çevirmeyin!)
Allah (mahlûkatını rızıklandırmakla nimetleri tükenmeyecek
derecede geniş imkâna sahip olan bir) Vâsi’dir; (hikmeti
gereği kimin rızkını genişletip kimin rızkını daraltacağını çok iyi bilen
bir) Alîm’dir.” (Nûr Sûresi:32)
Âişe (Radıyaliâhu Anhâ)nın naklettiği bir hadîs-i
şerifte Peygamber Efendimiz(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyuruyor:
“Kadınlarla evlenin, çünkü gerçekten onlar
malla gelirler (zenginliğe
sebep olurlar)“ (Hâkim, el-Müstedrek, no:2679, 2/174; Deylemî,
el-Firdevs bi me’sûri’l-hitâb, no:2290, 2/50; Ali el-Kârî, Refu’l-cünâh ve
hafzu ‘l-cenâh, no: 14, sh:28)
Bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîften
anlaşıldığı üzere Allâh-u Te’âlâ evlenene yardım edecektir.
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu
Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Üç kişi vardır ki; onlara yardım etmek
Allah üzerine bir haktır.
(Bunlar da) ödeme niyetiyle
efendisiyle yazışma yapan köle, nâmusunu korumak niyetiyle evlenen kişi, bir de
Allâh yolunda cihada Çıkan kimse(dir).” (Tirmizî,
Fedâilü’l-cihâd:20, no:1655, 4/184; Nesâî, Nikâh:5, no:3218, 6/61; Ali el-Kârî,
Ref’u'l-cünâh vehafzu’l-cenâh, no:7, sh:20)
Ömer ibni Hattâb (Radıyallâhu Anh) şöyle
demiştir:
“Nikâhtan başka bir yolla zenginlik
arayana şaşarım, hâlbuki Allâhü Te’âlâ:
‘Eğer onlar fakir kimseler olduysalar,
Allâh onları fazlından (vereceği
yeterli rızık ve kanaatle) zengin
edecektir’ buyurmaktadır.”
FAKİRLİĞE
SEBEP OLAN ŞEYLER
Hadis-i şerifte şöyle bildirilmiştir:
Cünüp olarak yemek yemek.
Ekmek ufağını, hor görüp basmak.
Büyüklerin önünde yürümek.
Babasını ve anasını adıyla çağırmak.
Defi hacet yaptığı yerde, temizlemeden abdest almak.
Çanağı ve çömleği, yıkamadan yemek koymak.
Elbisesini üstünde dikmek.
Aç iken soğan yemek.
Yüzünü elbisesi ile silmek.
Evinde örümcek bırakmak.
Sabah namazını kılınca mescidden acele çıkmak.
Pazara, erken gidip, geç dönmek.
Babaya ve anaya kötü duada bulunmak.
Yemek kaplarını açık bırakmak.
Bir iş yaparken besmele çekmemek.
Zaruretsiz ayakta defi hacet görmek. (tuvaletini yapmak)
(Mızraklı İlmihal)
Ekmek ufağını, hor görüp basmak.
Büyüklerin önünde yürümek.
Babasını ve anasını adıyla çağırmak.
Defi hacet yaptığı yerde, temizlemeden abdest almak.
Çanağı ve çömleği, yıkamadan yemek koymak.
Elbisesini üstünde dikmek.
Aç iken soğan yemek.
Yüzünü elbisesi ile silmek.
Evinde örümcek bırakmak.
Sabah namazını kılınca mescidden acele çıkmak.
Pazara, erken gidip, geç dönmek.
Babaya ve anaya kötü duada bulunmak.
Yemek kaplarını açık bırakmak.
Bir iş yaparken besmele çekmemek.
Zaruretsiz ayakta defi hacet görmek. (tuvaletini yapmak)
(Mızraklı İlmihal)
FAKİRLİĞE NEDEN OLAN HALLER
Rasûlullah
(s.a.v.), “İnsana fakirlik (yoksulluk) aşağıdaki sebeplerden dolayı
gelmektedir:
1.
Dinin yasaklarını yapmak.
2.
Halka yalan söylemek.
3.
Sabah vakti uyumak.
4.
Günde 8 saatten fazla uyumak.
5.
Çıplak uyumak ve o şekilde küçük abdest yapmak.
6.
Bilerek ekmek ufaklarını dökmek.
7.
Cünüp iken, ağzını çalkalamadan yemek yemek.
8.
Gece vakti evi süpürmek.
9.
Süprüntüyü evin bir köşesinde yığmak.
10.
Yaşlıların önünde yürümek.
11.
Anne ve babayı adlarıyla çağırmak suretiyle saygısızlıkta bulunmak.
12.
Dişlerini çör çöple karıştırmak.
13.
Ellerini toprak veya çamurla temizlemek.
14.
Kapının eşiği üzerinde oturmayı adet etmek, 15. Tuvalette abdest almak.
16.
Kendi üzerinde elbiseyi giymek,
17.
Örümcek yuvalarını evde bırakmak.
18.
Namazları kılmada gevşek davranmak.
19.
Hiçbir sebep yokken her sabah erken çarşıya gitmek ve çok geç eve dönmek.
20.
Dilencilerden ekmek parçalarını satın almak.
21.
Gece yemek kablarının ağzını açık bırakmak.
22.
Ana babaya ve hocalarına dua yapmayı devamlı unutmak,
23.
Fakiri azarlayıp boş çevirmek.
24.
Cimrilik yapıp malzemeyi az harcamak.
25.
İsraf edip haddinden fazla harcamak.
26.
Ayakta bevletmek (idrar yapmak).
27.
Soğan ve sarımsak kabuklarını ateşe atmak.
28.
Çanağı ve çömleği yıkamadan yemek.
29.
Yüzünü eteğiyle silmek.
30.
Aç iken soğan yemek.
31.
Çerağı, mumu üflemek.
32.
Evin idaresinde, işlerinde gevşek davranmak.
33.
Sabah namazını kılınca camiden acele çıkmak.
34.
Her şeyi ‘Bismillah’ demeden yapmak.
35.
Şalvarını ayakta giymek”, buyurmuşlardır.
ZENGİNLİĞE-BOLLUĞA SEBEP OLAN HALLER
1.
Fakirlere sadaka vermek.
2.
Herkese tatlı söz söylemek.
3.
Bütün halka güler yüz göstermek.
4.
Seher vakti uyanmak.
5.
Evi ve kapının önünü süpürmek,
6.
Kapları temiz tutmak.
7.
Beş vakit namazı (tadil-i erkaniyle) kılmak.
8. Duha namazı kılmak. (Güneşin
doğmasından 45dk sonrası ile öğlene 45 dk kala arasında kılınabilen 2,4,6,8,10
veya 12 rekat kılınabilen nafile namazdır.)
9.
Gece tebareke ve en’am sûresini okumak.
10.
Sabah namazını camide kılmak.
11.
Fecirden güneş doğuşuna kadar dünya sözü söylememek.
12.
Kadınlarla az oturmak, az konuşmak.
13. Sabahın sünnetiyle farzı arasında 100
kere: Sübhanallahi ve bi hamdihi- Sübhanallahi-l azim, demektir.
Cebrail (a.s.) Rasûlullah (s.a.v.)’ın üzerine
inerek dedi ki: ‘Ey Muhammed! Cenâb-ı Hak (c.c.) sana selâm ediyor ve buyuruyor
ki; ‘Şu dağları altın etmesini ve seninle beraber bulundurmasını istiyor
musun?’ Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) başını eğerek bir saat düşündü ve
sonra dedi ki: “Ey Cebrail! Muhakkak dünya, evi olmayanın evidir. Malı
olmayanın malıdır. Aklı olmayan dünya için derliyor.” Bu sevap karşısında
Cebrail (a.s.) ‘Ya Muhammed! Allah (c.c.) seni sabit ile kıldı, yani
korudu.” buyurdu.
Rasûlullah (s.a.v.): “Sizden herhangi bir
kimse vücudunda sağlıklı, cemaati içerisinde emin olduğu ve günlük nafakası
bulunduğu durumda sabahlarsa, sanki onun için dünya bütün varlıklarıyla
derlenip verilmiştir.” buyurdu ve devam etti: “Cennetin alt tabakasına baktım.
Gördüm ki, orada pek az zengin ve kadın vardı. Dedim ki: “Ya Rab! Bunların
durumu nedir?” buyurdular: “Kadınlara gelince, onlara iki kırmızı ‘altın ve
ipekli’ zarar verdi. Zenginler ise, mal hesabının uzunluğu ile meşgul oldular.” [Müslim, Cennet, 2; Tirmizî, Cennet, 2] buyurdular.
Cenâb-ı Hak (c.c.), Musa (a.s.)’a vahiy
buyurmuşlardır. “Ya Musa! Fakirleri gördüğün vakit, onların hayır dualarını
iste! Hastaları ziyaret et! Ve fakirlerin elbiselerini temizle!”
Bu vahiy üzerine Musa (a.s.), her ayın yedi
gününü fakirlere ayırıp, onları arar-bulur, üst ve başlarına bakar ve hastaları
ziyaret edip, onların ihtiyaçlarını gidermeğe çalışırmış. Acaba ders olarak bu
bize yetmez mi?
Rasûlullah (s.a.v.) “Eğer bana kavuşmak
istersen, fakirler gibi yaşaman gerekir. Sakın ha! Zenginlerle oturma! Elbiseni
yamalamadan çıkarıp atma!” buyurmuşlardır.
Ebud Derda (r.a.) şöyle der: ‘Kendisine
dünyalık bolca verildiğinde, kişi sevinçten dört köşe olur. Halbuki, gece ve
gündüz, ömrünü yıkmak için birbirini takip ederler de bunun için hiç üzülmez.
Böyle hayat yaşayan hiçbir kimse yoktur ki, aslında noksanlık olmasın! Yazıklar
olsun Âdemoğluna ki, çoğalan malı, ona hiçbir fayda sağlamaz. Halbuki, gün
geçtikçe ömrü noksanlaşır.’
Hz. Lokman (a.s.) oğluna şöyle öğütte
bulundu: ‘Ey oğlum! Fakirliktense, helal kazanç ile zengin ol! Zira fakir olan
bir kimseye üç felaket isabet eder:
1. Dininde azlık belirir, yani dini zayıflar.
2. Mürüvveti gider.
3. Aklında zafiyet belirir. Bu üç felaketten
daha şiddetlisi ise, halkın kendisiyle alay etmesidir.’
Hz. Ali (r.a.) bir hutbesinde şöyle
buyurdular: ‘Muhakkak ki, halkın üzerine bir ısırıcı zaman
gelecektir. Zengin elindeki serveti ısıracaktır. Nitekim Cenâb-ı Hak (c.c.)
ayet-i celilesinde: “Aranızda faziletle davranmayı ve birbirinize iyi muamele
etmeyi de unutmayın!” [Bakara sûresi, 2/237]
Abdullah Bin Abbas (r.a.) diyor ki:
‘Peygamberlere tabi olanlar, zengin ve kibirli kimseler değil, fakirler ve
yoksullar olmuştur.’
Bişr (r.a.) şöyle der: ‘İbadet eden zenginin
misali, mezbelelik üzerindeki bahçenin misalidir. İbadet eden fakirin misali
ise, güzel bir kadının boynundaki gerdanlığının misalidir.’
Hz. Ali (r.a.) diyor ki: ‘Muhakkak ki,
Cenâb-ı Hakk’ın fakirlikten ötürü bir takım azapları ve yine fakirlikten ötürü
bir takım sevapları vardır. Bunun için, fakirlik sevabı kazandırıcı olduğu
zaman, onun alametlerinden birisi, onunla ahlâkını güzelleştirmek, Allah
(c.c.)’a itaat etmek, halinden şikâyet etmemek ve kulluğundan dolayı teşekkür
etmektir.’
Bir kişi İbrahim Edhem’e (k.s.) onbin dirhem
getirdi. İbrahim Edhem kabul etmedi. Kişi ısrar etti, İbrahim ona: ‘Sen ister
misin ki, onbin dirhemle ismimi fakirlerin defterinden sildirteyim. Hiçbir
zaman kabul etmem!’ dedi.
Mehmed Zahid Koktu (r.a.) şöyle diyor:
‘Biz, malı, parası, pulu olmayana fakir deriz. Yok, öyle değil: Fakir o
insandır ki, dışı süslü, ama içi harap, yani imandan yoksun, amel-i salihlerden
yoksun, içi harap olan; asıl fakir işte bu adamdır…’
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular: “Zenginlik
ancak gönül zenginliği, yoksulluk da gönül yoksulluğudur. İslâm hidayeti ile
şereflenip, yiyeceği yetecek miktardan fazla olmayan ve buna kanaat eden
kimseye müjdeler olsun. Bir iki lokma veya bir iki hurmanın kapıdan çevirdiği
kimse miskin değildir. Asıl miskin, zengin olmadığı halde durumu
bilinemediğinden, kendisine sadaka verilmeyen ve kendisi de halktan istemeyen
kimsedir.” [Tirmizî, Kıyamet, 31; İbnu Mace, Zühd, 2]
Bütün bu açıklamalar ışığında Müslüman
Rabb’inin kendisine emanet olarak verdiği zenginliği yine kendi rızası
doğrultusunda değerlendirmelidir. Gavsu'1-azam Abdülkadir Geylanî (k.s.),
gerçek zenginliği ne güzel tarif ediyor. Buyuruyor ki:
‘Zenginlik, Allah (c.c.)’ın sevgisine
bağlanmak ve bu sevgi ile bütünleşmektir. Fakirlik ise, Allah Teâlâ'dan
uzaklaşmak ve kendini O’ndan başka varlıklarla zengin saymaktır.
Zengin; Allah Teâlâ'ya yakın olmak suretiyle
kalbi zafer kazanandır.
Fakir ise; Allah Teâlâ ile kalbî yakınlık
sağlayamayan ve bu zaferden yoksun kalandır.
Kim bu zenginliği arzu ederse, dünya
sevgisini de, ahiret sevgisini de, dünyadaki ve ahirettekilerin sevgisini de,
özetle Allah (c.c.)’tan başka her şeyin sevgisini kalbinden çıkarsın. Eşyayı
teker teker kalbinden atsın. Orada sadece ve yalnız Allah Teâlâ’ya yer
bıraksın!
Şu elinizdeki küçük dünya nimetlerine
bağlanıp kalmayınız. Allah Teâlâ size onları, sadece yolculuk esnasında azıklar
olarak yarattı. Dolayısıyla Allah (c.c.) yolundaki yolculuğunuzda onlardan
faydalanınız. Fakat hiç bir zaman onları amaç olarak görmeyiniz. Onlar amaç
değildir. Yolculuk sırasında kullanılacak araçlardan ibarettir. Allah Teâlâ
size dünya nimetlerini, O'na giden yolda ziyafetler vermeniz ve onlarla Allah
(c.c.) yolunda kullanmanız için ihsan buyurmuştur. İlmi de onunla amel etmeniz
ve ışığı ile doğru yolu bulmanız için vermiştir.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder