-_- D U A -_-
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙفَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Kullarım,
beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım.
Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu
bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. (Bakara Süresi 186. Ayet)
Allah
katında duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur. Tirmizî
Nu'man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu âyeti okudular.
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ
يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪يسَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟
(Meâlen):
"Rabbiniz: ''Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi
kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu."
(Mümin Süresi 60. Ayet)
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir. " [ Tirmizî, Daavât 112, (3542) ]
DUA VE KADER MESELESİ
Dua,
inen felaketlere de, inmemiş musibetlere de fayda verir. Ey Allah'ın kulları!
Size lazım olan, duaya devam etmektir. [Tac:5/101]
Kaza-i
muallâkı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız dua değiştirir. [Hâkim]
Kader tedbirle değişmez; ama kabul olan dua, bela gelirken korur. [Taberani]
Dua 70 türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır. [Tirmizi]
Kader tedbirle değişmez; ama kabul olan dua, bela gelirken korur. [Taberani]
Dua 70 türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır. [Tirmizi]
Dua belayı önler. [Deylemi]
Dua edenin, ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür yahut ahirette mükâfatını bulur. [Deylemi]
Eshab-ı
Kiram’dan bir zatın Peygamberimize (s.a.v.): “Falan kadınla evlenmek
istiyorum, dua buyurun” demesi üzerine: “Eğer sana, İsrafil, Mikail,
Cebrail ve Hamele-i Arş, dua etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak
senin için yazılan kadınla evlenirdin.” buyurmuştur. (Ramuz:357/9)
NOT: Kaderler yazılırken kişinin edeceği dualarda göz önünde
bulundurulur. Kaderin mübrem olanları asla değişmezken, kaderin muallak olan
kısmı tedbirle, duayla vs. değişebilir.
DUA KABULÜ İÇİN
-
İçten yakararak dilenircesine yalnızca Allah'tan medet umarak edilmeli (Bir sen kaldın Ya Rabbi dermişçesine olmamalı)
اُدْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَۚ
Rabbinize
yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. (Araf Süresi 55. Ayet)
وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفاً وَطَمَعاًۜ اِنَّرَحْمَتَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ
Düzene
sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak
ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok
yakındır. (Araf Süresi 56. Ayet)
قَالَ اِنَّـمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَى اللّٰهِ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا
تَعْلَمُونَ
(Ya'kub:) Ben
gam ve kederimi sadece Allah'a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceğiniz
şeyleri Allah tarafından (vahiy ile) biliyorum, dedi. (Yusuf Süresi 86. Ayet)
Ebû
Müsabbih el-Makrâî, Ebû Züheyr en-Nümeyrî (radıyallahu anh)'den naklen
anlatıyor: "Bir gece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber
çıktık., Derken bir adama rastlatdık. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda çok
ısrarlı idi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu dinlemek üzere durakladı.
Ve: "Eğer (duayı) sonlandırırsa vâcib oldu!" buyurdu.
Kendisine: "Ne ile sonlandırırsa ey Allah'ın Resûlü!" denildi.
"Âmin ile" dedi, uzaklaştı. Adama: "Ey fülan! duanı
âminle tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi."[Ebû Dâvud,
Salât 172, (938).]
Ebû Musâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir sefere (Hayber Seferi) çıkmıştık. Halk (yolda, bir ara) yüksek sesle tekbir getirmeye başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) (müdahele ederek): "Nefislerinize karşı merhametli olun. Zîra sizler, sağır birisine hitàb etmiyorsunuz, muhâtabınız gâib de değil. Sizler gören, işiten, (nerede olsanız) sizinle olan bir Zât'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiğiniz Zât, her birinize, bineğinin boynundan daha yakındır" dedi."
[Buhârî,
Daavât 50, 67, Cihâd 131, Meğâzî 38, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikr 44,
(2704);Tirmizî, Daavât 3, 59, (3371, 3457); Ebû Dâvud, Salât 361.
(1526,1527.1528)]
- Kabul olacağına kesin inanılmalı
(Haşa
Allah'ı deniyormuş, test edermiş gibi olmamalı, Allah kulunu imtihan eder ama
kul Rabbi’ni imtihan edemez)
-
Günah ve akrabadan ilişkiyi kesmek istenmemeli
"Günah
ya da akrabadan alâkayı kesme olmadıkça kulun Allaha yapmış olduğu duanın
karşılığında, mutlaka Allah ona dilediğini verir, ya da âhirette ona ondan daha
iyisini saklar, ya da ondan bir belayı önler." Rezîn
Ubâde İbn's-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yeryüzünde, mâsiyet (günah) veya sıla-i rahmi (akraba ziyareti) koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte (istekte) bulunan bir Müslüman yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek suretiyle icabet etmesin. " [ Tirmizî, Daavât 126, (3568) ]
“Yeryüzünde
bir Müslüman Allah'tan bir şey dilerse; günah bir şeyi istemediği akrabasıyla
ilgiyi kesmeyi arzu etmediği sürece Allah, onun isteğini mutlaka yerine getirir
veya ona vereceği şey kadar kötü bir şeyi kendisinden giderir.” Orada bulunanlardan biri, "Öyle ise biz Allah'tan çok
şey isteriz" deyince, Rasûlullâh (sallallâhü aleyhi vesellem), "Allah'ın
lütfu isteyeceğiniz şeylerden daha çoktur" buyurdu. (Tirmizi, Deavat,
115)
-
Kesin olarak istenilmeli yani istersen duamı kabul et denilmemeli. Duada inşaAllah (Allah isterse) denilmez.
Hz.
Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri dua edince "Ya Rabb!
Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilâkis,
azimle (kesin bir üslubla) istesin, zira Allah Teâlâ Hazretleri'ni kimse icbâr
edemez." [Buhârî, Daavât 21, Tevhîd 31; Müslim, Zikr 7,
(2678-79); Muvatta, Kur'an 28 (1, 213); Tirmizî, Daavât 79 (3492); Ebû Dâvud,
Salât 358, (1483); İbnu Mâce, Dua 8, (3854)]
- Dualarımızın başında ortasında ve sonunda Allah'a hamd, peygamberimize (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) salavat getirilmeli
NOT: Duamızın daha kabüle layık olması için duamızın başında ve sonunda Allahü Teâlâ'ya hamdü senâ ve peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem)'e salâtü selam getirmeliyiz. Baş ve sonda hem de ortasında da getirsek daha da iyi olur. Duaya başlarken, ellerimizi kaldırırken de "Sübhâne Rabbiyel Aliyyil A'lel Vehhâb" desek daha iyi olur.
HAMDÜ
SENÂ: "Elhamdü lillâhi Rabbil âlemîn."
SALÂTÜ
SELAM: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihî ve
sahbihî ve sellim"
veya "Vessalâtü vesselamü alâ Rasûlinâ Muhammediv ve alâ âlihî ve
sahbihî ve sellim" gibi farklı şekillerde salâtü selamlar vardır.
|
SALÂT VE SELÂM NE DEMEK
“Salâvat”, “salât” kelimesinin çoğuludur. Salât kelimesi sözlükte; dua, namaz, rahmet, bereket
gibi anlamlara gelir. Allah'ın salât etmesi rahmet etmesi, meleklerin
salâtı derecesinin yükseltilmesi affedilmesi için dua etmesi, müminlerin salâtı hayırla dua etmesidir.
Selam: Allah’ın ismi olarak kullanıldığı gibi,
selâmlaşmak, kusurlardan beri olmak, emniyet ve barış manalarına da gelir.
|
SALAVATIN ANLAMI NEDİR?
"Sallallâhü aleyhi vesellem - O’na
sonsuz salât (dua) ve selam (övgü) olsun"
Allâhümme
salli alâ seyyidinâ Muhammediv ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim = Allahım! Efendimiz
olan Muhammed’e, O’nun akrabalarına (ehli beyt) ve sahabelerine (dostlarına)
salât ve selam eyle."
|
Fadâle
İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen: "Bu kimse acele
etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz dua ederken,
Allahü Teâlâ'ya hamd u senâ ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e salât okusun, sonra da dilediğini istesin" buyurdu."
[ Tirmizî, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Dâvud, Salât 358, (1481); Nesâî, Sehv
48, (3, 44).]
Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Dua sema ile arz arasında durur. Bana salat okunmadıkça, Allah'a yükselmez. Beni hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun." [Tirmizî, Salât 352, (486).]
Hz. İbni Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye başladım ve arkasından Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a salât okuyarak devam ettim. Sonra kendim için duada bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş olacak ki) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm); "İşte! İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor'' dedi." [Tirmizî, Cum'a 64, (593).]
Her
kim cuma günü ve gecesi, bana yüz kere salavat getirirse, Allahü Teâlâ onun
ahiret isteklerinden 70, dünya isteklerinden de 30 olmak üzere 100 arzusunu
yerine getirir ve size hediyeler geldiği gibi, o salavatları da bana arz edecek
meleği Allahü Teâlâ bu hususta görevlendirir. Şüphesiz benim ölümümden sonraki
ilmim, sağken bilmem gibidir. [İhya
şerhi İthaf, 3/241; Suyûti, Durrul Mensur, 5/219; Kenzül Ummal, 2239, 2241]
Cuma
günü "Allâhümme Salli Alâ Muhammedin abdike ve
Nebiyyike ve Rasûliken Nebiyyil Ümmiyyi”
şeklinde 80 salavat getirenin, 80 yıllık (büyük günah, namaz kazası, kul hakkı
hariç) günahı affolunur. [Dare Kutnî]
-
Duanın kabulünde acele edip duam kabul edilmedi dememek
"Sizden
birinizin acele etmedikçe duası kabul edilir, insan acele ederek işte ben
Rabbime dua ettim de duamı kabul etmedi" der. (Buhari, Deavat, 22; Müslim, Zikr, 90)
"Bir kul günah olan ve akrabasıyla darılmasına yol açan bir şey istemedikçe, bir de acele etmedikçe, duası mutlaka kabul olunur. Ya Rasûlallah, acele etmek ne demektir? diye sorulunca da şöyle buyurdu: "Çok dua ettim, gerçekten dua ettim de duamın kabul edildiğini görmedim der, dileğinin gecikmesinden dolayı usanır ve duayı terk eder, işte acele etmek budur." [Müslim, Zikir, 92]
- Zor zamanda başı sıkışınca edilen duanın daha kolay kabulü için rahat zamandayken de dua ediyor olmalıdır. İnsan öyle nankördür ki başı sıkışınca yana yakıla yalvararak her daim dua eder hatta Allah'a söz verir. Derdi sıkıntısı sorunu çözülünce sanki hiç Allah'a dua etmemiş, hiç söz vermemiş gibi veya "Zaten böyle olacakmış derdim sorunum sıkıntım çözülecekmiş" der ve sözünü de tutmaz.
Allah bu konuda Kuran'da Yunus (aleyhis selâm) balığın karnına girer girmez kurtulmak için dua edince, Eğer o balığın karnında Allah'a secde edenlerden olmasaydı elbette onu kıyamete balığın karnında bırakılıp mahşere balığın karnından çıkarılacağını söylüyor.
"Kim, şiddetli ve sıkıntılı durumlarında duasının kabul edilmesinden hoşlanıp, sevinç duyarsa, rahat durumdayken çok dua etsin!" Tirmizî
HER
DUAYA MUTLAKA İCABET OLUNUR.
Bu
İcabet;
-
Ya istediğinin anında veya sonradan verilmesidir.
-
Ya istediğinden daha iyisinin verilmesidir.
-
Ya istediğinin büyüklüğü kadar başına gelmiş veya gelecek belanın
kaldırılmasıdır.
-
Ya isteği kadar ahiretteki sıkıntısı kaldırılır. Ona duası dünyada kabul
edilmeyip öylesine sevap ve derece verilir ki onları görünce "keşke hiçbir
duam kabul edilmeseydi de burada daha çok kazanmış olsaydım" der.
HANGİ DUA DAHA KABULE
LAYIK
- Dua etme arzusu gelince dua edin çünkü bu
kabul olacağına alamettir. [Camius Sagir No:733]
HACET (istek) DUALARI, NAMAZI
-
Duanın kesin kabulü için başka dualar veya hacet namazları da vardır.
İSMİ
AZAMLA DUA ETMEK
İsmi
azamla edilen dua kesin kabuldür. İsmi azamın ne olduğu hakkında farklı
rivayetler var.
"Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki o Allah’ın en büyük ismiyle (ismi azam) dua etmiştir ki, onunla dua edildiğinde kabul eder, onunla istendiğinde verir." Ebû Dâvud
"Allah’ın en büyük ismi şu iki âyettedir: "Ve ilâhüküm ilâhün vâhid" ile "Elif lâm mim. Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel Hayyül Kayyûm." Ebû Dâvud
ESMAÜL
HÜSNA İLE DUA ETMEK
وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا الَّذ۪ينَ
يُلْحِدُونَ ف۪ٓي اَسْمَٓائِه۪ۜسَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا
يَعْمَلُونَ
En
güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri
hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına
çarptırılacaklardır. (Araf Süresi 180. Ayet)
-
Başında ortasında ve sonunda hamd ve salavat olan dua
DİĞERLERİ
Hz.
Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere
zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve âhiret için hayır
taleb eden (isteyen) hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin." [
Ebû Dâvud, Edeb 105, (5042) ]
KABUL VAKİTLER
-
Dua kabul vakitlerine denk getirilen dua kesin kabuldür.
(Bu
vakitleri fırsat bilip özellikle bu vakitlerde daha çok dua edip fırsattan
istifade edelim.)
MÜBAREK
GECELER
Kandiller
Şu
beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib Gecesi (yani Recep ayının ilk Cuma gecesi), Beraat Gecesi (yani Şaban
ayının 15. Gecesi), Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı gecesi. [İbni
Asakir]
Dört
gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü Teâlâ, o günlerde dua
edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol
ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Beraat gecesi, Cuma
gecesi ve günleri. [Deylemi]
Her
Gece
Hz.
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullâh (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri
girince, dünya semasına iner ve "Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim.
Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona
mağfirette bulunayım" der."
Rivayetin
Müslim'deki bir vechi şöyle: "Allahü Teâlâ gecenin ilk üçte biri
geçinceye kadar mühlet verir. Ondan sonra yakın semâya inerek (tecelli ederek)
şöyle der: "Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek?" [Buhârî,
Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavât 13, Müslim,Salâtu'1-Müsâfırin 166, (758);
Muvatta, Kur'ân 30, (1,214); Tirmizî, Daavât 80, (3493); Ebû Dâvud, Salât 311,
(1315)]
Her
gece bir tane kesin kabul vakti vardır cuma gecesi iki tane kesin kabul vakti
vardır.
Cuma
Gecesi
Cuma
gününde bir zaman vardır ki, şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar
da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir. ” Rasûli Ekrem o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi. (Cuma günü dua kesin kabul vakti ya cuma öğle ezanı ile imamın
hutbeye çıkması arası ya da cuma günü akşam öncesidir.)
Ebû
Bürde İbni Ebû Mûsâ el-Eş`arî (r.a) şöyle dedi: Bir gün Abdullah İbni Ömer
bana: Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Rasûlullah
(s.a.v)’den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de:
Evet, duydum. Babam, Rasûlullah (s.a.v)’i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
“O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan
süre içindedir.
-
Gecenin son kısmında
-
Farz namazlardan sonra
Ebu Umame (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi vesellem)'e, "Hangi dua çok işitilir (kabul) edilir?" diye soruldu da, "Gecenin son saatlerinde ve farz namazların arkasında yapılan dua" buyurdu. [Tirmizi, Deavat, 79]
- Ezan kamet arasında
"Ezan ile kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez." Tirmizî
Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)" Öyleyse, dendi, "Ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?" "Allah'tan, dedi, dünya ve âhiret için âfıyet isteyin!" [Ebû Dâvud, Salât 35, (521); Tirmizî, Salât 46, (216), Daavât 138, (3588, 3589).]
-
Secde halinde edilen dua
Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)'dan bildirildiğine göre Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kulun Rabbine en yakın olduğu an secde halidir. İşte orada çok dua ediniz." [Müslim, Salât 215, (482); Ebû Dâvud, Salât 152, (875).]
- Düşmanla karşılaşınca yapılan dua
Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua." [Muvatta, Nidâ 7, (1, 70); Ebû Dâvud, Cihâd 41, (2540).]
DUASI KABUL KİŞİLER
GIYABİ
DUA
-
Bir Müslümanın başka Müslüman için duası
Ebu'd-Derda
(Allah Ondan razı olsun)'den rivayete göre Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi
vesellem) şöyle buyururdu: Bir Müslümanın yanında bulunmayan din kardeşine
yapacağı dua kabul olunur. O Müslüman din kardeşi için hayır dua ettikçe
yanında bulunan görevli bir melek ona duan kabul olsun, aynı şeyler sana da
verilsin diye dua eder. [Müslim, Zikir, 77]
Ebu'd Derda (Allah Ondan razı olsun) Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi vesellem)'i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Müslüman bir kimse yanında bulunmayan bir Müslüman kardeşi için dua ederse, mutlaka melek de ona aynı şeyler sana da verilsin" diye mukabelede bulunur. [Müslim, Zikir, 86]
"Allah, kişinin derecesini öyle bir yükseltir ki, sonunda o: "Bu derece bana nasıl verildi?" diye sorar. Bunun üzerine Allah şöyle buyurur: "Çocuğunun senin için yaptığı dua ile bu dereceye ulaştın." Bezzâr
Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İcâbete mazhar olmada gâib kimsenin gâib kimse hakkında yaptığı duadan daha sür'atli olanı yoktur." [Tirmizî, Birr 50, (1981), Ebû Dâvud, Salât 364, (1535); Müslim, Zikr 88, (2733); Buhârî, Mezâlim 9.]
Hayırlı
arkadaş sana yanındayken Allah’tan bahseder. Sen yokken de Allah’a senin için
dua eder. (Hadis değil)
-
Mazlumun duası
"Mazlumun
duası kabul edilir, eğer günahkâr ise, günahı kendinedir." Ahmed b. Hanbel
- Misafirin duası
- Babanın evladına olan duası
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor: "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk (şüphe) yoktur. Mazlumun duası, misâfirin duası, babanın evladına duası." [Tirmizî, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavât 139, (3592); Ebû Dâvud, Salât 364, (1536); İbnu Mâce, Dua 11, (3862)]
-
Hastanın duası
DUAYA DAİR BAZI MESELELER
- Allah'ım bana yardım et veya sabır ver diye dua etmek yerine kolaylaşması veya sorunun çözülmesi için dua etmek daha güzel olur. Yardım eder veya sabır verilirse imtihan daha da zorlaşır.
Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir kimsenin: "Ya Rabbi, senden nimetin kemâlini taleb ediyorum (istiyorum)" dediğini işitmişti. Sordu: "Nimetin kemâli nedir?" "Bu bir duadır, onunla dua edip, onunla hayır (çok mal) ümîd ettim" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Sordum, zîra, nimetin kemâli cennete girmektir, ateşten kurtulmaktır" dedi. Bir başkasının da şöyle dediğini işitti: "Ey celâl ve ikrâm sâhibi Rabbim!" hemen şunu söyledi: "Duana icâbet edilmiştir, (ne arzu ediyorsan) durma iste" Derken, bir başkasının: "Ya Rabbi senden sabır istiyorum!" dediğini işitmişti, ona da: "Allah'tan bela istedin, afiyet de iste!" dedi. [Tirmizî, Daavât 99, (3524)]
Sabır
üç çeşittir:
1-
Belaya, musibete sabır,
2-
Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır,
3-
Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene 300, ibadet yapmaya sabredene 600,
günah işlememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir.) [Ebuşşeyh]
SABIR
İSTEMEK
Sabır
istemek, kötü değildir. Biz bela ve musibet istemiyoruz. (Başımıza bela ve
musibet gelirse, bunlara karşı sabırlı olmamızı nasip et!) diye dua ediyoruz.
İki âyet-i kerime meali şöyledir:
وَاسْتَعِينُواْ
بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
Sabır
ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin! [Bakara 45]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Ey iman edenler, sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin! Elbette Allah sabredenlerle beraberdir. [Bakara 153]
Görüldüğü gibi Allahü Teâlâ, (Sabırla yardım isteyin) buyuruyor. Allahü Teâlâ ile beraber olmak için sabır istemek ve sabır ehli olmak ne büyük nimettir.
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
Allahü
Teâlâ, sabır isteyeni sabırlı kılar. [Tirmizî]
Peygamber efendimiz de, şöyle dua ederdi: “Ya Rabbî, beni çok şükreden ve çok sabredenlerden eyle!” [Bezzar] (Demek ki sabreden kul olmayı istemek gerekiyor.)
Ya Rabbî, sıhhat, âfiyet ve güzel ahlak ver! Kaza ve kaderine razı olanlardan eyle! [Taberanî]
“Allah’tan bela mı istiyorsun, önce âfiyet iste!” hadis-i şerifi, diğer hadis-i şeriflere aykırı değildir. O kimse, “Ya Rabbî, vereceğin belaya sabır ver!” diyormuş. “Ya Rabbî bela verme, bela gelirse sabrını da ver!” diye dua etmenin mahzuru olmaz.
-
“Allah'ım beni imtihan etme hiç bela sıkıntı dert verme” diye dua edilmemeli zaten Allah, Kuranda bizleri çeşitli sıkıntılarla mutlaka
imtihan edeceğini söylüyor. Allah'tan bela, sıkıntı, hastalıkta istenmez ama
gelince gitmesi kaldırılması veya azaltılması için dua edilmelidir. İmtihan
elbet olacaktır. Ancak imtihanımız küçük olması istenmelidir. Gerçi kişinin
Allah katında derecesi artarsa imtihanı artar. Ya Rabbi derdimizi dinimiz eyle.
Âmin (Zaten dinimizden büyük mesele mi var?)
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ
بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ
وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
Ve
sizi mutlaka korku ve açlıktan ve mal, can ve ürün eksikliğinden imtihan
ederiz. Ve sabredenleri müjdele. (Bakara Süresi 155. Ayet)
الَّذِينَ
إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ
رَاجِعونَ
Onlar
ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz
(O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz
(ulaşacağız).” derler. (Bakara Süresi 156. Ayet)
أُولَئِكَ
عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
İşte
onlar (dünya hayatında Allah’a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki
Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete
ermiş olanlardır. (Bakara Süresi 157. Ayet)
- Dua ederken saygılı bir şekilde olup Besmele ile başlamalıyız, dua her zaman her yerde yapılabilir. Ancak hela ve banyo içinde saygıdan olmamalı. Dua ederken avuçlarımızı açmalıyız.
- Dua ederken Rabbimizle konuştuğumuzu ve ondan istediğimizin bilincinde
olmalıyız. İstediğimiz kişi büyük olunca isteklerimizde de büyük şeyleri
istemeliyiz. Mesela “Ya Rabbi cennete gireyim de neresi olursa
olsun” diye değil hak etmesek bile en üst derecesini istemeliyiz. Asla
yaptığımız amellere güvenmemeliyiz. Zaten yarım yamalak huşu olmaksızın riya
olan cennet için ibadetlere sahibiz. Hâlbuki ancak Allah rızası için
yapmalıyız. Ayrıca kimse ameliyle cennete giremeyecektir, Allah'ın rahmetiyle
girecektir.
- Duayı kabul eden ancak Allah'tır ancak Allah katında değeri olan kişiler hürmetine Allah katında değeri olan yerler ve zamanlarda yapılan dualar daha kabule layıktır. Allah katında değeri olan kişilerin başında peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem) gelir. Sonra sahabeler sonra büyük Allah dostları gelmektedir. Allah katında değeri olan zamanlar kandil geceleri, cuma geceleri, bayram geceleri vs.dir.
- Duamızda büyük küçük dünyalık ahiretlik haram olmayan her şeyi isteyebiliriz, istemeliyiz.
"Biriniz Rabbinden bütün ihtiyaçlarını istesin hatta ayakkabısının kopan kayışını bile istesin." Tirmizî
Ebu'l Fadl Abbas ibni Abdulmuttalib (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: "Ya Rasûlallah! Bana Allah'tan isteyeceğim bir şey öğret" dedim. "Allah'tan afiyet dileyin" buyurdu, birkaç gün geçtikten sonra tekrar yanına geldim. Allah'tan dileyeceğim birşey öğret dedim. Ey Abbas! Ey Rasûlullah'ın amcası, Allah'tan dünya ve ahirette afiyet dileyin buyurdular. (Tirmizi, Diavat, 85)
-
Sevdiklerimize, kimseye şaka ile dalgınlık ile dahi olsa beddua etmemeliyiz,
ağzımızı bedduaya alıştırmamalıyız.
Câbir (Allah Ondan razı olsun)' dan rivayet edildiğine göre Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Kendinize beddua etmeyiniz. Çocuklarınıza beddua etmeyiniz. Mallarınıza da beddua etmeyiniz ki duaların kabul olunacağı bir saate rastlarsınız da bedduanız kabul olunmuş olur." [Müslim, Zühd, 74]
- Hâllad (radıyallahu anhü)den rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dua ettiği zaman ellerinin içini kendine doğru tutardı. Allaha sığındığı zaman, ellerinin dışını kendisine doğru tutardı. [Ahmed Bin Hanbel]
- Öz dualar edilmelidir. Örneğin Ya Rabbi cennete gireyim sarayım şöyle olsun, hurim böyle olsun vs. Dünya ve ahiret için afiyet huzur mutluluk esenlik sağlık selamet istenilmelidir.
Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) özlü duaları tercih eder, diğerlerini bırakırdı." [Ebû Dâvud, Salât 358, (1482)]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder